Hayatın karmaşık labirentlerinde, bazen adaletin tecelli etmediğini düşünür, haksızlıkların kol gezdiği bir dünyada yaşadığımıza inanırız. Ancak, unutmamalıyız ki, her şeyin bir sahibi vardır ve ilahi adalet er ya da geç tecelli eder. "Kabağın da bir sahibi var" deyişi, tam da bu gerçeği hatırlatır bizlere.
Hikayeye göre, bir zamanlar, kibirli ve zalim bir adam, güç ve servet sarhoşluğuyla etrafındaki insanlara zulmeder. Kendini dokunulmaz sanır, her istediğini yapabileceğine inanır.
Bir gün, bir tarlanın yanından geçerken, olgunlaşmış bir kabak görür. Kabak, o kadar güzel ve iştah açıcıdır ki, adam onu hemen almak ister. Ancak, tarlanın sahibi olan yaşlı bir kadın, kabağı vermeyi reddeder.
Adam, kadını aşağılar, tehdit eder ve kabağı zorla alır.
Yaşlı kadın, çaresizce evine döner ve olanları komşularına anlatır. Komşuları, zalim adamın yaptıklarına öfkelenirler, ancak güçsüz oldukları için bir şey yapamazlar.
Ancak, yaşlı kadının yüreğindeki inanç ve adalet duygusu, onu teselli eder. "Kabağın da bir sahibi var" der, "Elbet bir gün, bu haksızlığın hesabı sorulur."
Aradan zaman geçer ve zalim adam, yaptığı kötülüklerin cezasını çekmeye başlar. Servetini kaybeder, sağlığı bozulur ve yalnız kalır.
Pişmanlık içinde kıvranırken, yaşlı kadının sözlerini hatırlar.
"Kabağın da bir sahibi var" diye mırıldanır, "Ve o sahibi, adaleti tecelli ettirdi."
Bu hikaye, bize adaletin er ya da geç tecelli edeceğini hatırlatır. Belki bazen gecikir, belki bazen farklı şekillerde gelir, ancak mutlaka gelir.
Önemli olan, bizim doğru yolda yürümeye devam etmemiz, haksızlığa boyun eğmememiz ve adaletin tecelli edeceğine olan inancımızı korumamızdır.
Unutmayalım ki, her şeyin bir sahibi vardır. Ve o sahibi, adaleti tecelli ettirecektir.